Ana içeriğe atla

FELSEFE NE İŞE YARAR?

 Felsefe Ne İşe Yarar?

Burada sturbucks felsefecisi gibi ''Felsefe bilinmeyene yolculuktur. Felsefe soruların bitmemesidir.'' gibi allem kullem şeyler söylemeyeceğim. Zaten bu tiplere ayar oluyorum, elimde olsa bir kaşık suda hepsinin amına koyacağım. Çünkü bu dalyaraklar yüzünden toplum felsefenin ne kadar önemli olduğunun idrakine varamıyor ve felsefeyi çıkıntı bir alan olarak görüyor. Tüm samimiyetimle söylüyorum, felsefe ile ilgilendiğini söyleyen tiplerin çoğu ''Arkhe göttür.'' diyen adamlardan icazet alıyorlar. Ben felsefe tarihi okunmasından rahatsız değilim. Felsefe tarihine bağlı kalınmasına karşıyım. Bu tipler; sadrazamın sol taşşanı bile ilgilendirmeyen konularda tez yazar, konuşurken kainatta sadece 5 kişinin bildiği kelimeleri kullanır ve kendisinden 3000 sene önce yaşamış insanların dediğini papağan gibi tekrar ederler. Başka da bi boka yaramazlar.  Şimdi gelelim konumuza.

1) BİLGİ VE BİLGİYİ KULLANMAK

Günümüzde çok yoğun bilgi bombardımanına maruz kalıyoruz. Ve bu bilgileri  kullanıp, doğru yöntemlerle çıkarım yapmak son derece elzem. Farkında olarak yada farkında olmayarak bu çıkarımları zaten yapıyoruz ve kimse de itiraz etmiyor. Fakat asıl mesele bu çıkarımları bilinçli yapmak konusunda çoğu insanın sınırlarını zorlamaması ve bunu farkında olmadan gereksiz görmesi. ''Felsefe boş iş.'' diyen biri dolaylı yoldan da olsa bilgi üzerine kapsamlı düşünerek çıkarım yapmayı gereksiz görmüş oluyor. Günümüzde yaşanan sorunların çoğu, çoğunluk farkında olmasa da bundan kaynaklanır.  Bir örnek verecek olursak, günümüzde toplumun su kıtlığı konusunda son derece bilinçsiz olması. Hatta son dönemlerde su tüketimimizi düzenlemek adına reklamlar çok fazla arttı. Ama çoğu insan sorunun asıl sebeplerini bilmiyor. Hatta su kıtlığı üzerine çalışma yapan uluslararası kuruluşlar bile asıl sorun üzerinde yetersiz bilgiye sahip. Su kıtlığı üzerine burada uzun uzun yazı yazmayacağım fakat günümüzde insanlar tarafından doğrudan harcanan su oranı %10 civarındadır. Yani farklı farklı konularda atılacak onca adım olmasına rağmen sivil toplum kuruluşları %10 olan su tüketimini üzerine yoğunlaşıyor ve kalıcı çözümler sunamıyorlar.
İklim değişikliğinde rakamlar çok açık şekilde ileride işlerin kötüye gideceğini göstermesine rağmen çözüm önerisi olarak düzgün bir adım atılmaması. Paris iklim anlaşması bile çok yetersiz bir adım. Kaldı ki uygulama konusunda bile sıkıntılar var. Eğer daha analitik düşünen siyasetçiler tarafından yönetilseydik, olaylara sonuç odaklı çözümler getirmek yerine neden odaklı çözümler getirilecekti. Düşünen bir toplumun yöneticileri de düşünen insanlardan oluşur. Ve ciddi meseleler bu denli arka plana itilmez.



Tartışmasız bir şekilde felsefe hayatımızın her alanında lazım. Parlamenter sistem bir günde icat edilmedi, hukukun üstünlüğü fikri anadan doğma bize verilmedi, bilimde kullanılan yöntemler gökten zembille indirilmedi. Bugün birçok şirket yeni yönetim şekilleri geliştiriyor. Bu yöntemleri ''Felsefe hiçbir işe yaramaz.'' diyen insanlar geliştirmiyor. Analitik düşünme becerisine sahip, kültür seviyesi yüksek insanlar geliştiriyor.

Ne ile ilgilendiğinizden bağımsız mutlaka düşünsel yeteneklerinizi kullanmanız gereken yerler olacaktır.



2) BİLİNÇLİ YAŞAMAK VE İNCELİKLİ HAZ

Hayat üzerine kapsamlı düşündüğünüz zaman çok daha bilinçli bir insan oluyorsunuz. Hatta bu düşünme eylemi ne kadar kapsamlı olursa hayata karşı bilinciniz de o kadar artıyor. Sevgi, güç, intihar gibi kavramlar üzerine düşünmek, hatta bu kavramları hayatımıza nasıl aksettireceğimiz üzerine düşünmek daha eğlenceli değil mi? Şöyle düşünün, günümüzde toplum tarafından bize dayatılan çok fazla algı var. Bunlar üzerine düşünmeden kabul etmek mi eğlenceli yoksa bu kavramlar üzerine özgürce düşünüp kendi anlayışını oluşturmak mı?  Felsefe kendini bilinçli hale getiren düşüncedir.(Hegel) Mutlu bir domuz olmaktansa, mutsuz bir insan olmak yeğdir; mutsuz bir Sokrates olmak da mutlu bir aptal olmaktan iyidir. Eğer aptal ya da domuz bundan farklı görüşteyse, bu onların sorunun sadece bir yanını bilmelerinden ileri gelir. Ötekiler ise her iki yanı da bilmektedir.(John Stuart Mill)



3)AYRICA

+Gerçekten Atatürk'ün analitik düşünen bir filozof olduğu gerçeği sürekli gözlerden kaçıyor. Bence Atatürk'ü silah arkadaşlarından ayıran en önemli özellik, analitik düşünme becerisi. Asker kökenli olmasına rağmen ve 20.YY'ın başlarında siyaset sahnesine çıkmasına rağmen militarist olmaması bence Atatürk'ün en dikkat çekici yanı. ATATÜRK'ÜN MİLİTARİST OLMADIĞINA DAİR 2 ÖRNEK - ''Beyaz Zambaklar Ülkesinde'' kitabını askeri okulların müfredatına koyması. -  Balkan mağlubiyetini operalarının olmamasına bağlaması. Sıradan bir asker mağlubiyetin açıklamasını yaparken '' Sayıca azdık'' yada ''Tüfeğimiz eksikti.'' gibi şeyler söyler. Bu konuyla ilgili son bir yorum yapacağım. Atatürk'ün tee o dönemlerde Descartes, Kant gibi filozoflardan etkilenmesi son derece kaliteli biri olduğunun başka bir göstergesi. Üstelik bu kişilerin fikirlerini daha o dönemlerde müfredata koymuştur.  Acaba günümüz siyasetçileri eğitimde olan güncel gelişmeleri ne kadar takip ediyorlar? 

Ayrıca, ideolojilerin son derece etkin olduğu 20'YY dünyasında Atatürk'ün ideolojilere saplantılı bir şekilde bağlanmaması çok takdire şayan. İdeolojilere karşı mesafeli durmak ve onları pragmatist şekilde kullanmak günümüz siyasetçilerinin bile çok azının yaptığı bir şey. Hatta ve hatta günümüzde felsefe ile uğraşan insanlar bile bu tür hatalara düşüyor. Dikkat ederseniz siyasiler kritik konularda çoğu zaman afallıyor. Çünkü düşünsel ilkelere sahip olmak yerine durumsal ilkelere sahipler.
Atatürk ise temel düşünsel ilkelerinden mümkün mertebe taviz vermeden durumsal konularla baş edebilen bir siyasetçi.  

+Büyük İskender'in aldığı kararlarda Aristo'nun etkisi.

+Einstein'ın sürekli bahsettiği felsefeyle ilgilenen ''kültür insanı'' vurgusu. Bu özelliğin iyi bir bilim adamı olmak yolunda bile lazım olduğunu belirtmesi.

+Araştırmalar çocuklara felsefe öğretmenin matematiğe olan yatkınlıklarını arttırdığını söylüyor.
KAYNAK: https://qz.com/635002/teaching-kids-philosophy-makes-them-smarter-in-math-and-english/



+İleride çıkacağı tahmin edilen otonom araçların programlaması yapılırken felsefenin etik alanından yararlanılması gerektiğini Harari'nin vurgulaması. Zannımca önümüzdeki dönemde daha komplike robotları programlarken de çok fazla felsefi konu gündeme gelecektir. Belirtmekte fayda görüyorum, ''Felsefe boş iş.'' diyen tayfa muhtemelen en çok etik alanında yapılan tartışmaları gereksiz buluyordur. Son derece gereksiz görülen felsefenin bu alanının bile ileride fayda sağlayabileceği düşünülebiliyor.

+Bir süre önce, hayatımın ilk yıllarından beri pek çok yanlış görüşü doğru kabul ettiğimi ve böylesine güvenilmez temeller üzerine o gün bugündür inşa ettiklerimin de ancak son derece kuşkulu ve kesinlikten yoksun olabildiğini fark ettim; öyle ki eğer bilim dallarında sağlam ve kalıcı bir şeyler oluşturmak istiyorsam hayatımda bir kez olsun o güne kadar doğru olduklarına inandığım tüm görüşleri geçersiz sayma işine ciddiyetle girişmem ve her şeye temelde yeniden başlamam gerekiyordu. - (Descartes)


Son olarak bu yazıyı daha uzun tutabilirdim fakat çok da önemli bir konu olarak görmüyorum. Çünkü felsefenin hem içsel dünyamıza hem de çevremizde olanlara yararı olduğu son derece açık bir gerçek. Eğer dikkatli gözlem yaparsanız başarılı olan insanların çoğunun düşünsel dünyasının ne kadar farklı olduğunu görürsünüz. Bu gözlemi lütfen her alanda yapın; spor, bilim, sanat, girişimcilik, öğretmenlik..



Özelden eleştiri yapmak isterseniz
Twitter:  @arayisozdemir

Bu blogdaki popüler yayınlar

İLK BLOG - TOPLUMUN TANRILARI

TANRI VE YARATTIĞIMIZ TANRILAR *Benliklerimiz ve çevresel faktörlerin(deneyim) birleşimi sonucunda kişiliklerimiz oluşuyor. Ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak kişiliklerimiz belli değerleri(yargılar) sahipleniyor. Sahiplendiğimiz bu değerler ise bizim için ideallere dönüşüyor. Buraya kadar çok fazla sorun yok. Zaten bu  saydığım şeyler canlı olmanın bir sonucu aslında. Benim bu yazıda asıl değineceğim şey, çoğu insanın yargılarını belirleyiş şekli ve bu yargıları gözden geçirmemesi. Hatta gözden geçirecekse bile, bunu konuyla alakasız faktörlere bağlı bir şekilde yapar ve gereken hassasiyeti göstermez. Tabi değerlerini rasgele belirleyen bu insanlar, ideallerini de rasgele bir şekilde belirlerler. Hatta hayatlarında öncelik vermeleri gereken konularda da aynı tavrı takınırlar. *Hepimiz birey olarak belli bir kültürün içinde doğuyoruz ve zamanla çevremizden etkilenerek bir dünya görüşü elde ediyoruz. Fakat asıl tehlikeli olan şey, çoğu insanın kibirli bir şekilde ve genellikle sağlam tem

AVATAR AANG

  Avatar: Son Hava Bükücü(2005 - 2008) Yazıyı okumadan önce ''MEDYA VE FİKİRLER'' yazımı okumanızı öneririm. - https://arayisozdemirr.blogspot.com/2021/01/medya-ve-fikirler.html Avatar Aang Diziye arkadaşımın önerisi ile son derece önyargılı bir şekilde başladım. Kaldı ki gayet animasyon filmi de izleyen biriyim. Fakat ilk bakışta Aang'de çok sevebileceğim bir özellik bulamıyordum. Sokka'dan komik değildi, Katara'dan atılgan değildi yada yüz üstü olarak karakteri incelediğimde çok da göze batan bir özellik bulamadım. Ve daha önce izlediğim diğer kahraman figürlerine nazaran çok geri planda kalıyordu. Çok büyük kargaşalarda çıkıp liderlik etmiyor, kaslı değil, zeki değil, komik değil, çocuğa bir görev vermişler onu bitirmeye çalışıyor. Ama diziyi izlediğim süreç zarfında Aang karakterinin o kadar da standart bir figür olmadığını fark ettim. Olaylara bakış açısı diğer kahraman figürlerden çok farklıydı. Bunun sebebinin çizgi dizi olduğu için değil de dizini

MEDYA VE FİKİRLER

Medya Başlangıçta belirtmek isterim ki günümüz dünyasında medya son derece etkili bir araçtır. Zaten birazcık akıllı olan biri bile bu durumun farkındadır. Bildiğimiz çoğu şeyi medya aracılığıyla öğreniyoruz. Ne kadar kaçarsak kaçalım medya; algılarımızı, dünya görüşümüzü, siyasi düşüncelerimizi en çok etkileyen araçlardan biri. Medyanın etkisi son yıllarda artsa da geçmiş dönemlerde de medya son derece etkili bir araçtı. Hatta tek başına darbe girişimini engelleyecek kadar etkili bir araçtı. Talat Aydemir: “Halbuki karşımızda hiçbir kıta yoktu. Subaylar tankları bırakıp, bölükleri bırakıp kaçmasaydı, hiçbir şey olmayacaktı. Tek radyonun bu kadar tesirli bir silah olduğunu o zaman anladım. Mağlubiyetimizin tek sebebi radyodur...” Tabi ki yıllar yılı bu denli etkili olan bir aracı her telden grup kendi çıkarına göre kullanacaktır. Eğer izlediğiniz şeyleri daha dikkatli izlerseniz bu durumu daha iyi fark edeceksiniz. Farkında olarak yada olmayarak her yapım belli şeyleri ön plana çıka